24 Ekim 2007 Çarşamba

SERES 2007







IV. Uluslararası Katılımlı Seramik, Cam, Emaye, Sır ve Boya Semineri SERES 2007, 26-28 Kasım tarihleri arasında Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Yunus Emre Kampüsü, Kongre Merkezi salonlarında gerçekleştirilecek. SERES 2007, geniş kapsamlı konu başlıklarıyla; seramik, cam, emaye, sır ve boya alanlarında çalışan akademisyenleri, sanatçıları, tasarımcıları ve ilgili sektör çalışanlarını bir araya getirerek, bilgi birikiminin, tecrübelerin paylaşılmasını ve işbirliği olanaklarının belirlenmesini amaçlıyor.

SERES 2007’nin konu başlıkları; Seramik sektöründe sır ve boya, Seramik, cam, sır, emaye ve boya hammaddeleri, Seramik, cam, sır ve boyalarda atıkların değerlendirilmesi, Seramik, sır ve boya üretim süreçleri, Arkeolojide seramik, cam, sır, boya, koro plastik, Dekor ve dekorlama, Mimaride seramik ve cam, Tasarım, Arkeometri, Kalite kontrol, Çevresel etkiler gibi başlıklardan oluşuyor. Ayrıca seminer kapsamında SERES 2007 ‘Frig Esintileri’ konulu, jürili seramik sergisi de düzenlenecek. Sergi 10 Aralık tarihine kadar sürecek.

Yürütme Kurulu, Bilim Kurulu ve Düzenleme Kurulu’ndan oluşan SERES 2007’nin makale teslim tarihi 1 Haziran, basıma hazır makale teslimi ise 31 Ağustos. Seramik sergisi için ise orijinal eserin teslimi 21-22 Kasım.

LINK
http://www.seres2007.anadolu.edu.tr/new/index.html

2 Ekim 2007 Salı

Kısadan Hisse - T -

Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu.

- Gel seni camiye götüreyim.Bugün cuma biliyorsun.. dedim

- Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsaun.. dedi

- Biliyorum ama sebebini gerçekten merak ediyorum

- Ne bileyim, olmuyor işte. Hem pantolonumun ütüsü bozulup dizleri çıkar diye endişe ediyorum..dedi

- Gayri ihtiyari gülmeye başladım.

- Herhalde şaka yapıyorsun.Bunun için cami terk edilir mi ? .. dedim

- Ciddi söylüyorum.Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin... dedi

- Gerçekten de öyleydi.Giydiği birbirinden güzel elbiseleri; mutlaka yeşilin bir başka tınundan seçer ve herzaman ütülü tutardı..

- Peki.. dedim . Hayatında hiç camiye gitmedin mi ?

- Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim.Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum.Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum..

Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti.Daha sonra tokalaşıp ayrıldık.Onunla konuşmamızdan iki ay sonra; kendisinin camide olduğunu söylediler.Bahçedeki namaz safının en önünde duruyordu ve yine yeşiller vardı üzerinde.Yavaşça yanına yaklaştım ve Kısık sesle :

Hani gelmeyecektin ? ..dedim

Hiç ses çıkartmadı.Çünkü musalla taşının üzerinde , yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu..,

A.Ş.K Nedir ?!.,

Çağımızın ve belkide göremeyeceğimiz çağın dertlerinden ( ! ) biri..,

Çoğu zaman tanımlandırmaya çalışıpta pek tutarlı betimleyemediğimiz belkide tanımlayamayacağımız, tanımlama girişiminde bulunsakta akan zamanla ve daha değişik bulguların yardımıyla tanımlamalarımızı çeşitlendireceğimiz his karmaşası..

Hepimiz ya da birçoğumuz Gülümseyen bu his karmaşasının içinde yerimizi almışızdır..Anlatılacak o kadar çok şey varken ben sadece kendi tanımımla sizin de aşk hakkınızdaki fikrinizi almak istiyorum...Bakalım sizler neler söyleyeceksiniz....

Aşk Bir Sudur İç İç Kudur ile Klişeleşerek, “Aşk; Karşındakini Bulunmaz Hint Kumaşı Sanmanla Hıyarın Teki Olduğunu Anlaman Arasında Geçen Zamandır ” İle Güncelleşip Tanımlandırılan ve Geçen Zamanla Birlikte Tanımlandırılmaya Devam Edilecek Olan,Aynı Yemeğin Zamanla Isıtılıp Isıtılıp Değişik Tatlarda ve Farklı Kişilerin Ellerinden Yenilmesi,TATMA SANATI ‘ dır AŞK..,

20 Eylül 2007 Perşembe

Çirkin Bir Kız Kamera Açarsa ? ! ..,

Ben okurken çok eğlendim ve güldüm...Mükemmel bir yazı hazırlanmış, eminim siz de çok gülüceksiniz..:):):):):)::):):):):)::)...,

Kız : nasıl görünüyorum ?
erkek : önemli değil , herzaman yanımda poşet bulundururum

-----

Kız : kamera çok bulanık değil mi?
erkek : no problem , abazaya cine5 bile şifresiz görünür
Kız : nasıl yaniuuu ?
erkek : yok bişi sen devam et

-----

Kız : nasıl görünüyorum ?
erkek : istersen camsız devam edelim , hatta en iyisi sen beni listenden sil !

-----

Kız : nasıl görünüyorum ?
erkek : waw mükemmelsin !
Kız : tşk ederim
erkek : şaka kız şaka , evrimini tamamla sonra görüşelim senle

-----

Kız : evet ne düşünüyorsun benim için ?
erkek : anne baba akraba mı senin ?

-----

Kız : nasıl görünüyorum ?
erkek : görmüyom , gözlerimi kapattım!

-----

Kız : bak kimseye cam açmam aslında
erkek : benim suçum neydi ?

-----

Kız : nasılım ?
erkek : Sana tel numaramı vermedim değil mi ?
Kız : hayır vermedin , neden ?
erkek : iyi !

-----

Kız : iyi görünüyor muyum ?
erkek : aaa maymun mu besliyon ? bu arada sen nerdesin camerada görünmüyon
Kız : hayvan !

-----

erkek : tamam kamera açılıyor.
Kız : aaa kamerayı neden kapattın ? aaa çevirimdışı olmuş !

-----

Kız : evet nasılım ?
erkek : valla senin görüntüyü kaydedip forumda yayınlamak için camını açtırmıştım ama senin bu görüntüyü yayınlamaya kalksam kesin banlarlar beni!

Alıntıdır:
http://vengeange23.bloggum.com/yazi/cirkin-bir-kiz-webcam-acarsa.html

12 Eylül 2007 Çarşamba

Hayırlı RAMAZAN' lar____

9 Eylül 2007 Pazar

Çılgın Tasarımlara Devam____


Tasarım herzaman ilgimi çekmiştir gerek tanımlandırdığımız ismi gerekse hayal ürününün somutlaştırılmış son hali...


Tasarımın çok geniş bir yelpazesi olan, ayak uydurmak veya kendisine yetişmek için zamanla birlikte kendimizi de formatlamamız gereken anlar bütünü olduğu düşünülürse hayata geçirilemeyecek hayal ürünü yoktur diyebilirim -gerekli olanaklar sağlandıklarında tabiki ..


Günlük yaşamımızda herzaman hayatımızda bulunan,kimilerimizin ceket cebinde iken kimilerinin arka ceplerinde yer alan,değişik renklerde ve amaçlarda kullanılabilen, EVET diyerek ölümsüzleştirdiğimiz en güzel anda bizi onaylayan,kopya çekerken terlerimizi silen, o çöp adamlarını adamakıllı bir şekle sokan kalem uçlarından daha neler yapılabileceğini düşündünüz mü?...Belki düşünen olmustur ama böylesini eminim hiç düşünmemiş ve görmemişinizdir....



31 Ağustos 2007 Cuma

Gül ve Diken___

Uzun uğraş ve çabalardan sonra nihayet Cumhurbaşkanımızı seçtiler.Kimileri havai fişeklerle kutladılarsa da birçoğu da protestolarını değişik şekillerde fark ettirmeye çalıştı at gözlüklülere.Benimkisi bir fark edilme yada fark yaratma adına yazılmaya çalışılan bir yazı değil de Cumhurbaşkanlık kavramını anlama kavgası.Ülkemiz müthiş bir tarihi geçmişe ve kişilere sahipken alternatif cumhurbaşkanı adayı gösterememiz çok büyük kayıp.Bir kişi çıkıyor ben adayım diyor ve alternatif bir aday yok - elbette herkesin bir adayı vardır ama neden biri ya da birileri çıkıp ben de adayım diyemiyor - .Bu kadar vahim bir durumda mıyız?.
Cumhurbaşkanlığı kavramı benim kafamda şöyle şekilleniyor çok kısaca: Herhangi bir siyasi geçmişe ve eğilime sahip olmayan, tarafsız,bu büyük sorumluluğun altından kalkabilecek, cumhuriyetin ve demokratik devletin gereklerine uyup daha ileriye taşıyabilecek önemli bir şahsiliktir.
Şimdi oluşturulan tabloya bakıyorum.siyasi geçmişi belli olan bir şahıs aday oluyor.ilk oylamadan gerekli oyu alamıyorsun ikinci cabası ve nihayetinde sonuncusunda zorla cumhurbaskanlıgı köşküne çıkıyorsun..vah vahh...ite kaka cumhurbaşkanlığı..
Bunların yanında cumhurbaşkanlıgında daha ilk dakikalarda ilkleri yasıyorsun.köşkte başörtülü bir bayanın eşi var ve askerler yeni cumhurbaskanının yemin töreninde yok...- başörtüsünü tekrar gereksiz tartışmaları gündeme getirmek için değil ilk olduğu için yazıyorum, sorun o değil..,-
vah ülkem vahh...ne günlerdeymişiz nereye gitmişiz...
laik ve demokratik olduğu söylenen ülkemde bu tabloyla karşılaşmak çok üzdü beni..sayın gül ne kadar adil ve demokratik olabilir ki herkesi kucaklayabilsin, kucakladı ne kadar samimi olabilir veya inandırıcı...,hep bu şüphelere bir yenilerinin eklenmeleriyle bizi bekleyen 7 yıla girmiş bulunmaktayız..hayırlısı olsun demeçleri hiç hoşuma gitmese de bu 7 yılda umarım çok hayır duasına çıkmayız..,


27 Ağustos 2007 Pazartesi

__Cizgisiz Yazarlar Aranıyor___

Yeni bir oluşum için blog sayfamı diğer cizgisiz yazarlara da açmak istiyorum..

Şu ana kadar yorumlarını esirgemeyip beni sevindiren herkese teşekkürler - bu bir veda konuşması değil yine hep beraberiz-

Güncel veya serbest her konuda yazılarınızı yayınlayabilirsiniz..Değişik görüşteki birçok kişinin yazılarına tanık olarak ve ulaşım kitlemizi zenginleştirerek herşey için belki de herkes için daha yararlı bir oluşum yaratabiliriz görüşündeyim...

Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı arifbayraktar10@hotmail.com mail adresime atabilir, ön bir incelemeden sonra yazılarınızı blogumuzda görebilirsiniz..

16 Ağustos 2007 Perşembe

_D.G.s__

Sürekli siliyorum yazdıklarımı nasıl duygular içinde olduğumun ötesinde biraz daha hafif olsun diyorum yazım veya bir isyanın başlangıcı olmasını..

D.G.S. hakkında sınav sonrasında soru ve yanıtlarıyla, dgs sınavıyla ilgili herhangi bir yazıya rastlayamadığımdan bahsediyordum.Herhangi bir yazıya veya bilgiye ulaştığımda bilgilendireceğimi de sözlerime eklemiştim sanırım.

Geçen salı açıklandı beklenen sınav.14-08-2007...Yani doğduğum günün evvelsi...

Sürekli aklımdaydı, arkadaşlarımla konuşma diyologlarımız kalıplaşmıştı artık: DGS hakkında varmı bir haber??

Şimdi var haberimiz ve haberim..Oldukça umutluydum halbuki sınavdan önce..Çok az kişiye söylemiştim sınavımın iyi geçtiğini ve umutlu olduğumu..

Sınav sonrası sorulan soruların klasik cevabıyla sürekli fena değildi, belli olmaz, işallah olur diyordum içimdeki aslında oldu duygularını bastırarak...

Beklemediğim bir sonuçla da son buldu..
Sanırım doğum günümün uğursuzluğu umutlarımın da önüne geçti...Fakat 15 inde yaşamış olduğum doğum günü diğer güzel hatıralarında arasında yerini adlı..
Genellikle durağan bir günü yaşayacak olan doğum günüm bu sene biraz daha hareketliydi..Biraz biraz toparlıyorum kendimi- tabiki bunda BACKSPACE tuşunun etkisi çok fazla...
Şimdi hayat yavaş yavaş değilde oldukça sert bir rüzgarla kendini göstermeye başladı.Şimdilik çalışma hayatının içindeyim belkide ilerde çalışacağım farklı bir sektörde...Cv hazırlama telaşı , refesans, seyahat engeliniz varmı?, en az 3 hafta içinde önden ve yandan çekilmiş fotoğraflarınız... gibi amacı belli olmayan ,anlaşılamayan taleplerle içi içe olucam büyük ihtimalle..
Ayrıca DGS mahdurlarına sevinçli mi nasıl desem bi haber verebilirim...Y.Ö.K Önlisans mezunlarına lisans tamamlama olanağını sağlamak için karar almış fakat daha yürürlüğe girmemiş aklınızda bulunsunn....

http://www.samanyoluhaber.com/sondakika-63800.html

http://vatan.wordpress.com/2007/08/07/yokten-teknik-egitim-fakulteleri-ve-meslek-yuksek-okullari-hakkinda-yeni-kararlar/#comment-4056

Adreslerinden gerekli bilgilere ulaşabilirsiniz...

12 Ağustos 2007 Pazar

Uzayda Tatil

Zaman oldukça hızla ilerlerken, yeni arayış ve alternatifler daha çok ilgimiz çekeceğe benziyor..Bu alternatiflerden en ilginç olabileceği ise Uzayda Tatil...

Galactik Suite sirketi 5 yıl içerisende turizmi uzaya taşıyabileceklerini ve bu zaman zarfında ilk uzay tatilcilerini ağırlayabileceklerini belirtiyorlar..

Şuanda otelin otelin planları üzerinde çalışıldığı ve 3 milyar dolarlık bir yatırım yapılacağı söyleniyor..Hatta şirketin araştırmasına göre 40 bin kişi uzaya gitmek ve bu otelde tatil yapmak istediklerini belirtmişler...

Bu tatilin maliyeti ise; 3 günlük tatil 4 milyon dolar....

Her oda dünya manzaralı
Günde 15 güneş doğacak
Duvarda emeklenebilecek
Havada duş alınabilecek
Her 80 dakikada bir dünyanın çevresinde dolaşılanabilecek
0' dan 18 bin kilometreye 10 dakikada çıkılacak
Tropik cennette 2 ay eğitim .....






Tarihi Tesadüf

 Mozaik..Mozaik…Mozaik…

Son sınıftayken yapmaya çalışmıştık sınıfça..Hocamız geçen dönem çalışmış olduğumuz kompozisyonları bu sefer Mozaik olarak yapmamızı istediğinde sınıfça bakışmıştık..

Küçük parçalardan bütün oluşturmak ya da bütünü atomuna ayırmak derken ve tam olarak ne olduğunu anlayana kadar final notumuzu almıştık…J J…Şimdi biraz biraz anladım ve meraklandım bu haberi görünce….

Mozaikler Kenti Şanlıurfa’ nın orta yerinde meşhur balıklı gölün yaklaşık birkaç yüz metre uzağında ,her gün yüzlerce inansın yürüdüğü Açıkhava fuar alanında Edessa Güzeli olarak adlandırılan genç figür mozaiği bulunmuş.

Mozaiklerin sarayın taban süslemelerine ait olduğu belirtiliyor.Küçük taşlardan yapılmış mozaiklerin içerisinde Amazonlara ait avlanma sahnelerine dahi rastlamak mümkün.

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nin Müdürü Arkeolog Nurten Aydemir, eşi benzeri olmayan mozaik süslemelerin paha biçilemeyeceğini belirtiyor.

8 Ağustos 2007 Çarşamba

2012 Olimpiyatları İçin

Arkadaşlar 2012 olimpiyatlarına İstanbul' un da aday gösterildiğini biliyormuydunuz..
Aslında ben de bilmiyordum..Duyarlı arkadaşımın maili ile öğrendim..
Peki ne yapabiliriz ?? sorusu aklınıza gelebilir ki geldi de galibaa :)..
Tek yapmamız gereken sadece çok kıymetli olan zamanımızın 1 dakikasını ayırıp birazdan vereceğim siteye girerek İstanbul' u vote etmeniz...
Lütfen bu konu da duyarlı olalım ve gereken sorumluluğu yerine getirelim...,

http://www.cnn.com/2004/SPORT/01/16/olympic.bids/

_En Büyük Düşmanımız Kim?_

Biraz uzun zaman oldu yazamayalı.Her heveslendiğimde bir aksilik çıkıyordu- işin aslı içimde yazma isteğinin olmaması ya..,-.

1-2 güne kadar hasta olmam kırmıştı herhalde yazma isteğimi.Biraz biraz iyileşiyorum galiba ki yazmaya çalışıyorum bıraktığım yerden.- Herhalde bu zamanda bu havada hasta olan ender kişilerdenim ya neyse..

Bir dostumun msn uzantısında gormüştüm yularıdaki başlığı.En büyük düşmanını kim? diye soruyordu kendine ve bu çıkmazda doğru analizi teşhis etmeye çalışırcasına...Benim yanıtım klasik verilebilecek ve herkesin ilk aklına gelen " kendimiz " yanıtı olmadı..Bence en byük düşmanımız " dostumuz " dur dedim, diyorum..

Bu başlık altında anket hazırlamayı düşünüyordum fakat sizlerin de bu konu da söyleyecek çok şey olduğunuzu düşünerek bu şekilde bir etkileşimde bulunmak istedim...Bakalım Sizce En Büyük Düşmanımız Kim?? veya En Büyük Düşmanınız Kim??..,

2 Ağustos 2007 Perşembe

Ne kadar sabırlıyız? Kaçımız ne kadar sabır gösterebilir yaşanacak sıkıntılara?..Çok sevdiğimizin hastalandığını,uzunca bir süre yataktan kalkamayacak olduğunu veya sizi algılamayıp tepkilerinze tepkisiz kaldığını- kalacağını- düşünürsek kaçımız, ne kadar zaman yanında oluruz?..Veya yakınımızın komada olduğunu ve bizim ne kadar onunla olabileceğimizi?..,

Anlatacağım olay ABD 'de yaşayan, 6 yıl önce bir kavgada başına aldığı darbeyle komaya giren kişiye ait-6 yıldır midesinden beslenen, çevresindeki olaylara tepki veremeyen adama vücudunun tamamı felçli adama-.

Beynine yerleştirilen elektrotlar sayesinde hayata kısmen de olsa dönmeyi başardı- doktorlar ve her insanda olan yaşama isteğiyle-.new Jersey'deki bilim adamları 6 ay boyunca hastanın beynine elektrotlar yerleştirirler ve farklı zamanlarda olumlu sonuç aldıklarında ailesinin de isteğiyle devamlı elektrotlar aktive edilerek hasta kısmen de olsa hayata döndürüldü.

Artık sorular sorulara 2-3 cümlelikte olsa cevap verebilir, kaşıkla beslendiğinde yemekleri çiğneyip yutabilir,kollarını yavaşça hareket ettirebilir duruma gelir..

6 yıl bekleyen azrail mi? Ailesi mi ? Mezar bekçileri mi? Doktorlar mı? hastanın kendisi mi? bu büyük sabırı gösteren?..,

1 Ağustos 2007 Çarşamba

_Yorum Yok _

Günlük gazetelerden birinde yine karşılaştım bu traji komik ya da siz de okuyunca çeşitli tanımlamalar yapabileceğiniz habere.Neler oluyor dedirtecek cinsten de öte birşey.Yorumlamadan - ki biraz ip ucu verdim traji komedya derken - aynen sizlere aktarıyorum...

' Kuşadası belediye meclisi üyesi CHP ' li Gürol Turhan 'ın,Kirazlı Köyü yolu üzerindeki çiftliğine gizlice girip 2 atını çalan 29 yaşındaki H.A.'nın,atlardan birine bir gün, diğerine üç gün boyunca tecavüz ettiği anlaşıldı.Çevredeki birçok ata tecavüz ettiği öğrenilen ve son tecavüzünde suçüstü yakalanan H.A çıkartıldığı mahkemece " Hayvanlara kötü davranmak " suçundan 200 ytl para cezasına çarptırıldı.Cezayı ödeyen H.A. serbest kaldı. '
( Alıntıdır: Vatan Gazetesi;syfa:4 )

"Yorumsuz"

30 Temmuz 2007 Pazartesi

_Stresinizi Test Edin _



Yukardaki resim sıradan resimlerin aksine bakanların stresini ölçebiliyormuş.ABD' de insanların ne kadar stresli olduğunu anlamak için kullanılıyormuş bu sıradan ama özelliğiyle sıradışı resim.Özellikle polis merkezlerinde suçluların bu resmi nasıl gördükleri sorgulanarak bilgi edinilmeğe çalışılıyormuş.

Resimdeki şekilleri ne kadar çok hareketli görürseniz o kadar streslisiniz demektir.Azılı suçlular resimdeki şekillerin çok hızlı hareket ettiklerini söylüyorlarmış aslında hareketsiz duran yukardaki resim için...Hani bende de çok fazla olmasada bir hareketlilik mevcut peki sizler nasıl görüceksiniz bu resimleri?..,

Sevimli Köpekler

Bir önceki yazımda Oscar adlı dostumuzun üstün maharetinden bahsetmiştim.Bu sefer de köpeklerin Akciğer ve Meme kanserini koklayarak teşhiş ettiklerden bahsedicem kısaca..

Dünkü günlük gazetenin birinde gördüm bu ufak köşeye sıkıştırılan yazıyı.ABD' li bilim adamları köpeklerin hastalardaki alkane maddesinin konusunu alarak kanser teşhisi koyduklarını belirtmişler.Kanser Tedavileri tıp Dergisi' nde bir araştırma yapılmış konuyla ilgili.Köpekler 83 sağlıklı kişiyle buluşturulup,bu kişilerden doku örnekleri alınmış ve köpeklere koklatılmış..

Köpeklerin, doku örneklerini koklayarak kanser oranlarının yüzde 99 ' unu doğru tahmin ederken, meme kanserinde ise hastaların nefeslerini koklayarak yüzde 88 gibi yüksek oranlı doğru teşhisler ortaya koymuşlar.

Bu yöntemin sağlık bütçesinin düşük olduğu ülkelerde kullanıldığı düşünülürse ve yaygınlaştırılabilirse, oldukça yüksek oranlı verimli sonuçlar elde etmek, insanları sağlığına kavuşturmak mümkün olabilir..,

29 Temmuz 2007 Pazar

Sevimli Kedi ( ! ) Oscar

Ahh şu hayvanlar alemi ve onlar hakkında bilmediğimiz nice sıradışı özellikleri...
Hemen hemen herkesin bir yakın dostu vardır hayvanlar aleminden: köpek, kedi, kuş, balık, kaplumbağa, yılan, hamster, kaplan, ayı ..... gibi..,Çoğu zaman şahit olmuşuzdur belki de yaptıkları kendilerinden beklenmeyen hareketlere...,

Şimdi size tanıtacağım dostumuzun ismi: " OSCAR "..Peki neden Oscar?.. Mutlaka izleyenleriniz olmuştur yakın zamanlarda televizyonlarda izledik kendisini ve esrarengiz özelliğini.Neydi Oscar' ı televizyon yıldızı yapan ve esrarengiz özellik??

ABD ' deki bir bakım evinde beslenen dostumuz, hastaların ne zaman ölebileceğini tahmin ediyormuş.Şöyleki: Hastanın yanına sokulup yatağına uzanıyor ve hasta ortalama 4 saat içinde hayatını kaybediyor.İlk zamanlarda dostumuzun bu esrarengiz özelliği fark edilmemiş veya rastlantı olduğu sanılmış fakat ilerleyen zamanlarda oradaki doktorlardan dahi hastaların durumunun tahmini konusunda daha başarılı olduğu kanısına varılmış..

Oscar' ın bu yeteneği hakkında kesin bir açıklama getirilemezken,şimdilik hastanın vücut sıcaklığı,kokusu ya da davranışlarını gözlemesinde üstün bir yeteneği olabileceği söylenebiliyor..,

28 Temmuz 2007 Cumartesi

İş İlanı_Fikir İnsanı Aranıyor_

Youth Republic "Youtube" İş İlanı-1: Fikir insanı arıyoruz!


Sıragelen iş ilanlarından oldukça farklı ve bir o kadar da yaratıcı bir iş ve işin başvurusu bekliyor sizleri.Gazete sayfalarındaki; üniversite mezunu,tercihen 4 yıllık, seyahat engeli bulunmayan,30 yaşını aşmamış,uzun boylu mavi gözlü,tercihen ikinci dil olarak italyanca bilen,her isteneni yapan,3 yıllık deneyime sahip... gibi klişe olan ilanların dışında bir ilan sizleri bekliyor.İş İlanının ayrıntıları için mutlaka 2. adresi kopyalayıp yapıştırın adres kutucuğunuza.....

http://www.youthrep.com/fikirinsani/

http://youtube.com/watch?v=I6BTn6_G7Ng



26 Temmuz 2007 Perşembe

İngiltere' de UFO Görülmüş..,

İngiltere'de UFO görüldü! foto kaynak:http://www.mio.uwosh.edu/~alatov95/bryce/ufo%20over%20water.jpg
İngiltere'de UFO görüldü! foto kaynak:http://www.mio.uwosh.edu/~alatov95/bryce/ufo%20over%20water.jpg

Uzun zamn olmuştu değil mi ufo görmeyeli.Halkımız yurdun çeşitli yerlerinde görmesinden sonra tekrara başlayacak sanırım UFO Nedir?Varmıdır? v.b. ardı arkası gelmeyen sorular zinciri.Sanırım bu sefer yurdumuzda değil de İngiltere' de yaşanacağa benziyor bu tartışma..

İngiltere semalarında olağan seferini yapan
Ray Bowye adlı pilot yaklaşık 1.6 km uzunluğunda bir ufo gördüğünü iddaa ediyor.İlk görüşte Boing 737 benzeten pilot biraz daha dikkat edince uçağın küçük görülmesi gerekirken 1.6 km uzunluğunda olduğunu belirtmiş:

Uçağın pilotu Ray Bowye: "Uçak UFO'ya yaklaştıkça dürbünle gözetledim, sarı ince uzun bir nesneydi, ortasında yeşil bir alan vardı. Havada asılı duruyor gibiydi; ilk başta yaklaşık 16-17 kilometre uzakta olduğunu tahmin ettim; ancak sonrasında uçağımızdan en az 65 km uzakta olduğuna karar verdim."


İngiltere' nin gündemi böyle şekillenirken İngiliz Savunma Bakanlığı UFO olaylarıyla ilgili gizli tutulan belgeleri kamuoyuna açıklayacakmış..Ayrıntılı bilgi :

http://www.gazeteport.com.tr/SEARCH_RESULTS/index.htm?ssUserText=ingiltere+de+ufo

http://www.gazeteport.com.tr/NEWS/GP_031292?WebsiteSearch=true




Haftanın Karikatürü




Haftanın karikatürü Leman' dan geldi....

Harika Tasarımlar_2_

Whatever Duvar Saati

whatever saat clock

Lorrie Veasey, tarafından tasarlanan duvar saati örneğinin ikincisi.
Takip edenler bilirler daha önce de Harika Tasarımlar başlığı altında değişik bir duvar saati yayınlamıştım.Bakalım bu tasarım için neler söyleyeceksiniz..,
(http://www.jiklet.com/?cat=6)

25 Temmuz 2007 Çarşamba

Seçim Kehanetleri_m_

Türkiye seçimini gerçekleştirdi geçtiğimiz pazar günü " Herkez hakettiği gibi yönetilir " sözünü boşa çıkarmayan bir iradeyle.

Kimilerine göre beklenen bir sonuç oldu, kimileri ise büyük bir hata olduğunu söyledi yeni seçilen için.

Sayın Tayyip Erdoğan siyaseti bırakmamayı bir 5 sene daha garantilerken,Sayın Deniz Baykal da ; Rodos' a yüzme sözlerinin mizah olduğunu söyledi Türk Halkına( oysa çoğunluk yüzme taraftarıyken Sayın Baykal'ın mizah anlayışı şaşırttı kimilerini )..,

Peki bundan sonra bizleri neler bekliyor ya da bekleyebilir:

  • Sular kesintiye uğrayacak
  • Öss kalkmayacak( ki kalkması taraftarı değilim seneye tıbı kazanıcam ;) )
  • Dolar yükselecek
  • Elektiriğe zam
  • Başörtü sorunu ( ! ) devam edecek
  • Eğitimde eşitlik
  • FenerBahçe şampiyon olacak
  • Mizah dergileri toplatılacak,yayında kalmayı başaranlar ise Baykal ' ı karpuza benzeticekler
  • Öğrenciler kalem bırakacak
  • Yağmur duasına çıkılacak
  • Deve fiyatlarında artış gerçekleşebilecek
  • Herkes anasını alım bir yerlere uçakla da gidebilecek
  • Dünyanın interneti en ucuz kullanan ülkesi olucaz
  • Fatih Terim Avrupa kupalarına götürecek
  • Su depo fiyatlarında patlama olucak
  • Dikey Geçiş Sınavı kalkacak
  • Önlisans öğrencilerine hakettikleri değer verilecek
  • Mazot 1 ytl olamayacak
  • Doğum süresi yine aynı kalacak- ki 3 aya düşecek diye sevinmiştik-
  • Sevenler kavuşacak, aldatılanlara boynuz takılacak
  • Blog sayfalarıma engelleme gelecek
  • cizgisizdosya yine de çizdirmeyecek kendini
  • VEEeeee cizgisizdosya.blogspot.com hakkında ömür boyu yorum yasağı getirilecek..,
  • NOT:Bu varsayılanların birebir ya da doğrudan Sayın Tayyip Erdoğan' ın Partisi Ak Partiyi hedef almadığının altını çizmek isterim.Unutulmaması gerekir ki Herkes hak ettiği gibi yönetilir ..,

22 Temmuz 2007 Pazar

22 Temmuz 2007 Seçimlerimiz..,

22 Temmuz 2007…

Unutulmayacak tarihler arasında yerini alacak benim hayatımda. AK Partinin tek başına iktidara gelmeyi garantilemesinden değil de benim ilk oy kullandığım seçim olması dolayından.

Bu seçim propagandalarını yakından ve bilinçli bir şekilde takip edebildiğimden belki de hafızamda yer alacak.

Seçim öncesi Silivri ‘de tatildeydim.İki kişilik küçük ama bir o kadar büyük sohbetlerin ortak noktasıydı malumunuz seçimler.Kumsalda,parkta,bahçede,yemekte,otobüste,ayak üstü lakırdılarda,msn ortamında,beach clubtan bozma kahveyi andıran iğrenç müzikli ve zarların seslerinden karşımızdakinin ne dediğinin duyulmasının bile zor olduğu ortamların dahi konusuydu seçimler..,

Kimilerine göre zaten Amerika belirliyormuş başımıza gelecekleri, kimilerine göre oy atılacak parti mi varmış ki ben ona oy atayım panorayasında, kimileri beyim nereye atarsa ben de o taraftayım acizliğinde,kimileri çocuklarının düşüncelerini az çok değiştirmeye çalışmakta,kimileri birileri şöyle ki böyle olmalı ve olması gerekir derken dolu dolu bir seçim yaşadım-k-( içeriği ne kadar dolu orası tartışılır ).

Sabahın erken saatinde çıkmayacaktık aslında yola stratejimiz buydu. İyi ki de çıkmadık çünkü oldukça kalabalıkmış sabah saatleri okulların kartonda bozma oy atma yerleri.10.30 da İstanbul yoluna çıktığımızda yolun tıkalı olacağını düşünürken açık olduğunu ve karşı şeridin ise aksine oldukça kalabalık olduğunu görünce çoğunluğunun yazlıkçı olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Söylentilere ve de gözlemlerime göre şehirde harika bir hava vardı sanki tebessüm ediyordu bize bu yaz sıcağı- her ne kadar bunaltsa da -.İnsanların yüzünde bir tebessüm bende de haklı bir gururlanma, ee ne de olsa benim de artık söz hakkım olacaktı.

Oyumu kullanacağım sınıf ve sandık başındaki birbirinden ilginç ve bir okadar birbirine benzeyen 7–8 tane tip karşıladı beni tebessümle. Oy pusulamı ve zarfımı alarak gittim gizli bölmeme J.Malumunuz oy pusulamız büyük olunca katlaması da oldukça bir zahmetli oluyor. Yanlış katlama oyunuzun geçersiz olmasına dahi sebep olabiliyor.

Velhasıl zarfımı katlayıp sandığa atarak vatandaşlık görevimi yerine getirmenin vermiş olduğu zevkle evime geldim. Meğerse iş bununla da kalmıyormuş, bundan sonra da kime verdin bakalım? Sohbetleri ve belkide tartışmaları alıyormuş sahneyi. Bu sohbetlerin de ardından heyecanlı olacağını düşündüğüm seçim konuşmaları ve kanallarda yayınlanan seçim analizleri ne kadar can sıksada bir seçim dönemini daha bu şekilde atlattı T.C.

Ben kime oy verdiğimi veya başa gelen hakkında herhangi bir yorumda ve propaganda da bulunamama çünkü ben çizgisiz bir dosyayım.Umarım ülkemiz için hayırlısı olur..,

20 Temmuz 2007 Cuma

Yedi Adımda Yaşamınızı Değiştirin

Yaşam kalitenizi artırmak istiyorsanız, standartlarınızı yükseltmeyi deneyin diyor bu konunun uzman kişileri.Peki 7 adımda nasıl olurda yaşamımızı değiştirebiliriz?Bu kadar kolay mı diyenlere:

1) Etkileşim Modeliniz :Etkileşim modeliniz, insanlarla nasıl iletişim kuracağınızı belirler ve kim olduğunuz konusundaki inancınızla ilintilidir. Kendinizi sabırsız biri olarak tanımlıyorsanız, başkalarına karşı sabırsız davranırsınız. Kendinizi kibar biri olarak tanımlıyorsanız, başkalarına karşı kibar davranırsınız. Karşılıklılık ilkesi, dünyada ne ekerseniz onu biçeceğinizi söyler. Kendinizi işbirlikçi olmayan ve negatif davranışın alıcı ucunda görüyorsanız, aynaya bakma zamanı gelmiş olabilir. Yaşamınızdaki insanlara zaten sıcak ve kibar bir biçimde davranıyorsanız, o zaman oyunda lidersiniz. Başkalarıyla nasıl etkileşim kuracağınıza dair standartlarınızı belirlemek için kendinize zaman ayırın.

2) Sözünüzü Tutma Kabiliyetiniz Dürüstlüğünüz, yapacağınızı söylediğiniz şeyi yapma kabiliyetinizle ilintilidir. Bir söz verip de tutamadığınızda, hem güvenilirliğiniz, hem de kendinize olan güveniniz azalır. Verdiğiniz sözleri tuttuğunuzda, itibarınız ve özgüveniniz artar. Verdiğiniz sözleri tutma kabiliyetinize olan inancınızın düzeyi, yaşam kalitenizi doğrudan etkileyecektir. Kendinize olan inancınız fazlaysa, risk almaya daha çok hazırsınız demektir. Risk almaya istekli olmak ise potansiyelinizden tam anlamıyla faydalanabilmek için gereklidir. Bir söz vermeden önce, yaşam çerçeveniz içinde kaldığından emin olun. Öyle değilse, söz vermeyin. Söz verdiyseniz, onu tutun. Kendinizi kazanmaya odaklayın ve sözünüzü tutabileceğinize inanın.

3) Yaşamınızdaki Beyaz Alan Beyaz alan, açık bir oyun bölgesidir. Serbest zamandır. Zamanınızı nasıl geçireceğinize dair standartlarınızı belirlediğinizde, yaşam kaliteniz hızla artar. Bu standartlara serbest zaman ayarlama koşulunu eklediğinizde, stres düzeyiniz ciddi biçimde azalır. Bu da sorumluluklarınıza sinirlenmek yerine, onları kucaklamanıza yardımcı olur. Yaşamınızda beyaz bir alan yaratmak için standart belirlemek üzere birkaç dakikanızı ayırın.

4) Fiziksel Sağlığınız ve Canlılık Nasıl göründüğünüz ve ne hissettiğiniz hoşunuza gidiyor mu?
Sizi memnun etmeyen her şeyin, aslında kendiniz için belirlediğiniz davranış standardının sonucu olduğunu anlamalısınız. Görünümünüzü ya da enerji seviyenizi değiştirmek istiyorsanız, özlemlerinizi destekleyen davranış standartları belirlemeniz şarttır. Kendinize nasıl bakacağınıza dair bazı standartlar belirleyin!

5) Finansal Durumunuz Finansal durumunuza ilişkin gerçek, finansal standartlarınızla doğrudan ilintilidir. Zengin insanların davranış standartları, parasal sıkıntıları olan insanlarınkinden farklıdır. Sizce hangi finansal gerçekler kabul edilebilir? Kredi kartı borcunuzun olması normal midir? Para biriktirmek için kendinize mi ihtiyacınız var? Harcama normları oluşturdunuz mu ya da satın alma kararı verirken uygulayabileceğiniz bir süreç var mı? Finansal standartlarınızı belirlemek için birkaç dakikanızı ayırın.

6) YaklaşımınızYaklaşımınız, eğiliminiz ya da düşünce biçiminizdir. Dünyayı nasıl gördüğünüzdür. Hayallerinizi gerçeğe dönüştürebilmek için, onların gerçekleşebileceğine inanmanız gerekir. Yaşamınıza nasıl yaklaşacaksınız? Kendi gerçeğinizi dürüstçe değerlendirmek için kendinize izin verecek misiniz? Yaşamınızı etkileyebileceğinize inanacak mısınız? Hayallerinizi beslemek amacıyla gerekli iyileştirmeleri yapmak için kendinize ihtiyaç duyacak mısınız? Bu standartları şimdiden oluşturun.

7) Topluluğunuz Hiçbir şey, kaliteli bir yaşam sürme çabalarınızı, standartlarınızı desteklemeyen insanları çevrenize toplamaktan daha çok baltalamaz. Yaşamınızı daha iyi bir rotaya sokarken sizi en fazla zorlayacak konu, sizinle birlikte büyümeye hazır olmayan insanlarla ilişkilerinize son vermek, öte yandan bu donanıma sahip olanları yanınıza çekmektir.İlişkileriniz, sizi çökertebileceği gibi göklere de çıkarabilir. Benzer standartları olan insanları çevrenize toplamak, sizi potansiyelinizin zirvesine ulaştıracak bir yaşam biçimi yaratmanın etkili bir yoludur. Çevrenize standartlarınızı desteklemeyen insanları toplamak, çok büyük ihtimalle, yaşam kalitenizi bozacaktır. Yaşamınızdaki kilit insanları düşünmek için bir iki dakikanızı ayırın. Kendilerine karşı davranışlarına saygı duyuyor musunuz? Sizi destekleyip başarılarınızı kutluyorlar mı? Bunlar, değer verip yatırım yapmanız gereken insanlardır. Böyle davranmıyorlarsa, yaşamınızı onlarla paylaşıp paylaşmamayı bir kez daha düşünmelisiniz. Yaşamınızdaki insanlara yönelik nasıl bir standart belirleyeceksiniz? Standartlarınız, yaşamınızın çerçevesini oluşturur. Standartlarınızı yükseltin; daha kaliteli bir yaşam sürün!

7 adım bu şekilde sıralanmış.Aslında başlığın özünün " ne ekersen onu biçersin " mantıpında olması inandırıcılığını biraz daha kuvvetlendirmiyor mu?.,

17 Temmuz 2007 Salı

Seramik Yarışması



7. Uluslararasi Mino Seramik Yarismasi

Japonya'da gerçeklestirilen 1986'dan bugune dek kutlanan Uluslararasi Seramik Festivali'nin en onemli etkinliklerinden olan 7. Uluslararasi Mino Seramik Yarismasi Ekim ayinin sonuna kadar katılım mümkün.

Yarışma teması:

Yarışmada belirlenmiş bir tema yok.katılımcılar gelenekselin dışında konseplerde yaratıcılık ve ilham aldıkları konuyu gösteren, geleceğin seramik formlarını yansıtan tasarımlar üretmelidir.

Kategoriler:

Seramik dizaynı(A):
Pratik işlevselliğe ve fabrika üretimine uygun tasarımlar(ürünler mekanik sistem yada fabrikasyon montaj hattında üretilebilmelidir)

Seramik dizaynı(B):Pratik işlevselliğe dayalı elde üretilmiş parçalardan oluşan tasarımlar(elde üretilmiş küçük parçalı kişisel tasarımlar)

Seramik Sanatları:Yaratıcılık ve tekniğin birleştiği özgün tasarımlar

Katılım Koşulları:

Tasarımlar son 3 yıl içinde yapılmış ve daha önce herhangi bir sergiye katılmamış,ödül almamış olmalıdır.Tasarımların boyut ve yükseklikleri işleri teslim etmeye ya da sergilenmeye engel olmamalıdır.Bu koşulların ihlali halinde,tasarım herhangi bir ödül alamaz.

gerekli nitelikler:Katılım için tasarımcılarda herhangi bir nitelik aranmamaktadır.Herkez bireysel ya da grup olarak yarışmaya katılabilir.Kategoriler dikkate alınmaksızın her yarışmacı 6 tasarımla yarışmaya katılabilir.Yarışmaya başvuru vs. için gerekli diller japonca ve ingilizcedir.

Değerlendirmeler:
Yarışma 3 aşamadan oluşmaktadır.İlk aşamada tasarımların çizim ve fotoğrafları ikinci aşamada işlerin orjinalleri değerlendirilecektir.


Ödüller:

Seramik Dizayn A ve B kategorilerinde


Büyük ödül 3.000.000 japon yeni(1 kişi)- altın ödül 1.000.000 japon yeni(1 kişi)- gümüş ödül 500.000 japon yeni(1 kişi) -bronz ödül 300.000 japon yeni(1 kişi) özel ödül 100.000 japon yeni(7 kişi) mansiyon ödülü (ortalama 100 kişi)

Seramik Sanatları Kategorisinde

Büyük ödül 3.000.000 japon yeni(1 kişi)- altın ödül 1.000.000 japon yeni(1 kişi)- gümüş ödül 500.000 japon yeni(2 kişi) -bronz ödül 300.000 japon yeni(5 kişi) özel ödül 100.000 japon yeni(7 kişi) mansiyon ödülü (ortalama 100 kişi)



People's Choice ödülleri

Seramik dizaynı(5 kişi) ve seramik sanatları(5 kişi) kategorilerinde 50.000 japon yeni


people's choice ödülleri ziyaretçi ülkelerin oylarıyla seçilecektir.

KatılımTarihi:

Başvurular 1 kasım 2007'den 4 şubat 2008 akşam saat 5'e kadar alınacaktır.(ülkeler arası saat farklarını lütfen gözönünde bulundurunuz).

Ayrıntılı bilgiye
http://www.icfmino.com adresinden ulaşabilirsiniz.

D,G ve S...

Geçen aynı başlıklı yazımda DGS sınavından sonra sınavla ilgili herhangi bir bilgiye rastlayamadığımdan bahsetmiştim ÖSYM ' nin sitesinde.Ya o günün vermiş olduğu heyecanla ya da gerçekten yok olduğundan biraz yakınmıştım.Bu sabah rastladım 2007 DGS sınav kitapçığı,soru ve cevaplarına.

2007 DGS Soru kitapçığı ve cevapları için :

http://www.osym.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF1A9547B61DAFFE2A17E068120043163B

Cilt Bakımı

ADANA - Günde bir kez alınacak ılık duş vücudun yorgunluğunu alarak cildin daha sağlıklı olmasını sağlıyor. Cilt kurumasına karşı ise nötr sabun ve jel kullanılması öneriliyor.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamdi Memişoğlu, özellikle sıcak yaz günlerinde, cilt temizliğine çok daha fazla önem gösterilmesi gerektiğini söyledi.

“Aşırı duş almanın cilde zararlı olduğu” yönündeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belirten Prof. Dr. Memişoğlu, “Günde bir kez alınacak ılık duş, vücudun yorgunluğunu alarak cildi temizler. Ayrıca kan dolaşımını düzenleyerek, daha güzel ve sağlıklı olmasına yol açar” dedi.

Duş sonrasında cildin kurumamasına özen gösterilmesi gerektiğini bildiren Prof. Dr. Memişoğlu, asitli sabunların deriye zarar vereceğini kaydetti.

Duş sırasında, asitlerden arındırılmış, nötr sabunlar ve jeller kullanılmasını öneren Prof. Dr. Memişoğlu, şöyle konuştu:
“Deriye rahat bir nefes aldırmanın en kolay yolu, günde bir kez alınacak duştur. Ancak bunu yaparken, ona zarar verecek etkenlerden uzak durmak gerekir. Sağlıklı bir cilt istiyorsak, nötr sabun ve jel dışında ürünler kullanılmamalı. Bunun yanı sıra duş sonrasında, cildin kurumasını önlemek için deriye mutlaka nemlendirici kremler uygulanmalı.”

LİF VE KESEDEN UZAK DURUN

Deri üzerinde, zararlı maddelerin içeriye nüfuz etmesini engelleyen bir katman (manto) bulunduğunu belirten Prof. Dr. Memişoğlu, bu katmanın tahriş edilmesinin bazı deri hastalıklarına davetiye çıkaracağını bildirdi.

Geleneksel Türk aile yapısında yoğun olarak kullanılan lif ve kesenin deriye büyük zarar verdiğini bildiren Prof. Dr. Memişoğlu, “Banyo ve duş sırasında kullanılan kese, deriyi soyar, yağını alır ve deri kuruluğu oluşturur. Derinin sağlıklı bir şekilde görevini yürütmesi için bunlardan vazgeçilmesi gerek” dedi.

Gelecek 50 Yıl..,

ANKARA - Birçok bilim adamının, Güneş Sistemi dışından asteroidlerin bulunduğunu düşündüğü uydulara seyahat için, uluslararası bir işbirliğinin daha güvenli olacağını düşünen NASA’nın, California’daki Ames Araştırma Merkezinde yapılacak keşif konferansında, araştırmacılar, Deimos ve Phobos’a insansız ve insanlı uçuşlar için yeni fikirlerini açıklayacak, ayrıca bunların Kızıl Gezegen’in keşfinde bir geçiş kapısı olarak nasıl kullanılabileceğini anlatacaklar.

Konferansta, insanlı uçuş yapılırsa astronotların Phobos ve Deimos’ta neler yapabilecekleri, bu iki küçük gezegeni Mars’ın keşfinde nasıl kullanabilecekleri ve bunun için ilk başta bir insansız robot seyahatinin gerekebileceği dile getirilecek.

Rusya, 2009’da Phobos’a göndermeyi ve bu uydudan numune getirmeyi planladığı, Phobos-Grunt adlı çok uluslu bir programla bu projeye önderlik ediyor.

Mars’ın en büyük uydusu Phobos, aynı zamanda Kızıl Gezegen’e en yakını.
( http://www.ntvmsnbc.com/news/414441.asp#storyContinues )

Herzaman ilgimi çekmiştir gelecekte bizi nelerin beklediği, NASA' nın bu gibi çalışmaları da... Bu sebeplerle NTV ' nin önderliğinde editör JOHN BROCKMAN ' nın derleyip topladığı bir kitap olan ( ki içinde 25 bilim adamının gelecek 50 yılda bizi nelerin beklediği veya bekleyebileceği yönünde makalelerden oluşan ) GELECEK 50 YIL adlı kitabı okumaya başladım.Okudukça sizleri de buradan haberdar etmeye gayret edeceğim..,

Harika Tasarımlar

Haziran 7th, 2007

Constantin Boym

Constantin Boym tarafından tasarlanan ve KIKKERLAND tarafından üretilen bu duvar saati, uçuşan rakamlar konseptiyle bizleri etkilemeyi başardı… Siz ne dersiniz?


Blog örneklerini araştırırken rastladım bu ilginç ve bir okadar tanıdık tasarıma www.jiklet.com adresinde.Heyecanlandım ve çok beğendim,hemen yorum yaptım kendimce.Yeni Seramik mezunu olduğumdan tasarımlara karşı bir sempatim var.Atölye hocamız son dönemimizde bizden duvar saati tasarlamamızı istemişti en az 5 tane olmak koşuluyla.Herzaman olağanın dışına çıkmak beni heyecanlandırdığından yukardaki tasarıma yakın ilginç bir tasarım yapmıştım, "neden hep 12 yukarda ve 6 onun karşısında ki?" düşüncesiyle.Bir yöne işaret eden parmakların üst üste birdirilmesiyle güzel bir kompozisyon oluşmuştu.Fakat sevgili hocamız pek beğenmemiş biraz daha hafifletmemi istemişti benden :) .Son tasarım hali de hoşuma gitti ama bu sefer de renk seçiminde yanlış tercih yaparak kompozisyonu boğmuştum.

Aslında hocamın mailine atsam mı diye düşünüyorum " hocam nasıl beğendiniz mi? " şeklinde.Herşey bir yana ( hocamın da bir bildiği vardır mutlaka ) tasarım kelimesi bile beni herzaman heyecanlandırmaya yetiyor da artıyor bile.Bakalım sizler beğenecekmisiniz bu harika tasarımı ? ;)

15 Temmuz 2007 Pazar

D,G ve S...

Oks,Öss,Kpss ve DGS..Ne mi bunlar diye soracağınız düşünmüyorum bile herkesin haberi ve mutlaka bir yorumu vardır bu sistemin sınavları hakkında.İlkokulu bitirdiğimde hatırlar gibiyim bir sınava girmiştik ( umarım yanılmıyorumdur ) onu tanımlayamayacağım ama sınav hayatımızın 6-7' li yaşlarda başladığını söylebilirim.( Belkide hayat bir sınav ve çok çok erken de sınav oluyoruzdur,olmuşuzdur ).Ortaokul yılllarında herşey güzel gibidir(!), çünkü yeni yeni öğreniyorsundur fiziki,biyolojiyi,kimyayı,ikiyüzlülüğü,adaletsizliği,aşkı ....

Orta son sınıf öğrencisi olduğunda yeni bir güzellikle tanışırsın,sınav sistemi.Belli konu başlıkları altında,bir kısım öğrenci tarafından fazla zor bulunmayan diğer kısımda kalan çoğunluk için kazık olan bu sınavla değerlendirilmeye girersiniz.Ben çoğunluğun kazık olarak nitelendirdiği tarafta yer edinmiştim kendime.Sınav zamanı herhangi bir destek almadan ( manevi destek dışında ) bu oks sınavına girdim ( bizim zamanımızda oks değildi sanırım ismi hatırlayamayacağım).Öyle böyle hiçte fena bir puan almadım kendimce ama bu öznel düşüncem anadolu liselerine girmeyi hakettirmedi bana .

Mezun olduğum yabancı dil ağırlıklı ( normal diye geçiyordu genelde,tekelde ise bir yıl hazırlık okunması gereken bir lise türü) liseye kendim kayıt yaptırmıştım kayıt son günlerine doğru.Hazırlık,ingilizce,Lise1-2-3 derken yine bir durağa geldik: ÖSS

Lise son sınıfına kadar tanışmamıştım soru bankalarıyla ne vahimdirki.Son sınıf dersleri bir yandan dershane derken iğrenç bir dönem geçirdik ve ilk yıl Öss ile tanışıklığımız başladı.Başarısız olunan ilk yıldan sonra- ki açık öğretimi kazandım :) ( başarı neye göre sınanıyorsa ) sonraki yıl Sakarya'da seramik bölümü önlisans programının öğrecisi oldum ve bu yıl da mezun oldum.

Önlisans mezunu olarak değil de lisans mezunu olarak anılmak için belkide yapılan bir sınav savsatasıyla daha tanıştım:DGS..Bugün bu sınava girdik.Daha önceki yıllarla kıyaslanmayacak bir sınadı benim açımdan - özellikle sayısal kısım-.Şimdi araştırıyorum sınav sonucu ne zaman açıklanıcak diye.Malumunuz ilk önce googl.com' a yazdım ' 2007 Dgs sınav sonuç tarihleri ',bir bilgi çıkmadı.Öss nin resmi sitesinde herhangi bir bilgiye ulaşamadım.Öss sınavında sınavdan hemen sınav sonuçları sitelerinde yayınlanırken ne vahimdir ki bu sınavla ilgili bir bilgiye rastlayamadım.

Öyle böyle bi şekilde birileri? tarafından bi takım sınavlarla tanışıyoruz .Bakalım bundan sonra ne tür,nasıl ve hangi kısatmalar altında bir sınava girdiricez,gireceğiz..,

13 Temmuz 2007 Cuma

3 Liseli Milyoner Arkadaş



Lise arkadaşıydılar. 6 yıl önce 'gittigidiyor.com'u kurdular. Milyonlarca dolara eBay'e sattılar.

İnternet 1990'ların ortalarından itibaren Türkiye'de evlere ve ofislere girmeye başladı. Önceleri sadece uzmanların kullandığı ayrıcalıklı bir iletişim hizmetiydi. Zamanla her iş için kullanılan vazgeçilmez bir iletişim aracı haline geldi. İnternet kullanıcılarının sayısı 16 milyona ulaştı.

İnternet yaygınlaştıkça, internet üzerinden yapılan ticaret de büyüdü. Türkiye'de e-ticaret üzerinden dönen paranın bugün artık yılda 300 milyon dolara ulaştığı tahmin ediliyor. İnternet büyüdükçe, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kendi zenginlerini de yarattı. Parlak fikirlerin peşinden koşan genç girişimciler göz açıp kapayıncaya kadar dolar milyonerleri oldu.

Burak Divanlıoğlu ve Tolga Kabataş'ın yolları ilk kez Ankara Anadolu Lisesi'nde kesişmişti. Okul sıralarında konuştukları şey elbette ekonomi değil, müzik, spor ve arabalardı. Üniversite için birbirlerinden ayrıldılar. Burak İstanbul Teknik Üniversitesi'nde mimarlık okuduğu yılarda Serkan Borançılı ile tanıştı. Tolga ise ODTÜ'de Makina Mühendisliği eğitimi aldı. Mezun olduktan sonra Amerika'nın yolunu tuttu. ABD'de gencecik girişimcilerin kurduğu internet şirketleri borsaya açılıyor, sahiplerine milyonlarca dolar kazandırıyordu. Bunların içinden biri özellikle Tolga'yı büyülüyordu: İkinci el ürünlerin açık artırmayla satıldığı eBay sitesiydi bu. İşten yorgun argın döndüğü bir akşam telefonu çaldı; arayan Serkan ve Burak'tı.

1.3 MİLYON KULLANICI

Serkan ve Burak, internet işine girmeye karar verdiklerini haber vermek için aramışlardı. Tolga ilk iş ülkeye döndü. Sanal açık artırma sitesi "Gittigidiyor.com" üç okul arakadaşı tarafından 2001'de işte böyle kuruldu. İnternette açık artırma sitesiyle yola çıkan 3 ortak, ısrarlı yatırımlarının meyvesini 6 yıl sonra almaya başladı. Gittigidiyor.com sitesinin azınlık hissesi 2005 yılında, Amerika'daki ilham kaynakları olan eBay'e milyonlarca dolara satıldı!.. Gittigidiyor.com'un 1 milyon 300 bin kayıtlı kullanıcısına her ay 60 binden fazla yeni kullanıcı katılıyor. 2007 yılı sonunda yaklaşık 2 milyon kullanıcıya ulaşmayı hedefliyorlar. Sitede, cep telefonu, fotoğraf makinesi, bilgisayar, giyim ve mücevher ürünlerinden, para, pul, plak, tesbih, eski kitap ve dergi benzeri koleksiyon malzemelerine kadar yaklaşık 500 bin ürün satışa sunuluyor. 50 bine yakın satıcı, sitenin yüksek teknolojik altyapısı ile Türkiye'nin dört bir köşesinde yaşayan yüzbinlerce alıcıya ulaşıyor.

AKMERKEZ'İ BİLE GEÇTİ

Tolga Kabataş, Gittigidilor. com'un başarı sırrını şu cümlelerle açıklıyor: "2001 krizinde internet sektörüne yatırımlar dururken, biz ilk yıllarda zarar edeceğimizi bile bile yatırım yaptık. En sıkıntılı zamanımızda bile teknoloji yatırımından kaçınmadık. Kısa vadeli kazançların peşinde olmadık." Gittigidiyor.com'un başarısının arkasında yatan bir başka faktör, "güvenli ticaret" sistemi. Bu sistemde, müşteriler satın aldıkları ürünün bedelini ancak ürünü teslim alıp, inceledikten sonra ödüyorlar. Bu da site kullanıcılarına güven veriyor. Gittigidiyor'un bugün Akmerkez'den çok ziyaretçisi var. Sitede Barış Manço'nun ilk plağından, PlayStation3' e, elişi örme yatak takımlarına kadar farklı yelpazeden onbinlerce ürün bulmak mümkün. Herkese göre bir şeylerin olması her gün binlerce müşteriyi siteye getiriyor. Tolga Kabataş, site kurulduğundan bu yana 3 milyona yakın ürünün sorunsuz biçimde el değiştirdiğini söylüyor. Sitede her ay 10 binden fazla satıcı da 17 farklı ana kategoride, 500 binden fazla ürün sergiliyor.


En Çok Kim Terk Ediyorr !!!

Kadınlar yanlışını gördükleri erkekleri terk ediyor, erkeklerse, neden terkedildiklerini anlamak için psikologların kapısını aşındırıyor.

Batı ülkelerinde ilişkilerde giderek daha fazla rastlanmaya başlanan bu durum, erkeklerin yüzlerce yıllık maço saltanatını zora sokacak. Şimdi binlerce erkek, neden terkedildiğini anlamak için psikologların kapısını aşındırıyor.

On puanlık uzman sorusu: İlişkinin güneşi tam tepede gibi görünürken kadın çantasını toplayıp, çıkarken kapıyı da arkasına bile bakmadan kaparsa ne olur? Ya terkedilen, geride kalan ve yanıtını asla bulamayacağı ‘neden’ sorusuyla başbaşa kalan erkek ne yapar? Bu tip erkeklerin anlayamadığı kadın terketmeleri günümüzde pek çok insanın tahmininden de fazla yaşanıyor. Elle Dergisi’nin haberine göre; giderek daha çok sayıda kadın eşini, sevgilisini ya da erkek arkadaşını terk ediyor.

İnsanların kişisel özgürlüklerinin değerini daha çok farketmeye başladıkları çağımızda kadınlar geleneksel aile rollerinin içine hapsolmaktan sıkıldıklarını rahatça söyleyebiliyorlar. Zaten sonradan kurulmuş ataerkil kültürün dayatması olan, aslen kadın ruhuna hiç uygun düşmeyen böyle pek çok gelenek gibi her koşulda kadın sadakati de yavaş yavaş çöpe gidiyor. Çok iyi eğitim almış, kendi işinin sahibi ya da işinde emin adımlarla yükselen, iyi bir geliri ve zevk aldığı hobileri olan, kendine iyi bakan ve öz saygısı gelişmiş kadınlar tek bir erkek modeline, sanki dünyada ondan başka erkek yokmuş gibi mahkum olmak istemiyorlar. Binlerce yıllık insanlık tarihinde sadece son birkaç yüzyıldır boyunlarında olan bukağıların, onların gerçek kaderi olmadığını farkeden kadınlar mızıkmaya başladı. Düşünün bir kez konuştuğumuz diller, gittiğimiz kulüpler, giydiğimiz kıyafetler bile sürekli değişirken kadınlar niye aynı kalsın ABDde yaşayan, kitapları ve makaleleriyle kadın-erkek ilişkilerinin karanlık dehlizlerine ışık tutan araştırmacı ve eğitmen David de Angelo, ani kadın terkedişlerinin yüzde 99 oranında şöyle işlediğini söylüyor: Şimdi düşünün. Harika bir kadınla tanıştınız ve harika bir başlangıç yaptınız. Sonra birden kadın size olan ilgisini kaybetmeye başlıyor. Eğer tam bu noktada sizin kadına olan ilginiz artmaya başlarsa, kapı önüne konmaya adaysınız demektir. Durumun farkında bile olsanız; yapacağınız bir şey yok. Çünkü kadın sizi çoktan gözden çıkarmıştır.

BEYAZ ATLI PRENS DEĞİL, RUH EŞİ

Kadınlar tarafından nedensiz terkedildiğini zanneden binlerce erkekle anketler yapmış olan David de Angelo’nun bu konuda pek çok kitabı var. ‘Double Your Dating’, ‘Sex Secrets’, ‘The 8 Personality Types that Naturally Attract Women’ gibi rehberlerin ve makalelerin yazarı. David de Angelo araştırmaların ve her gün binlerce kişinin ziyaret ettiği danışmanlık sitesine gelen soruların analizini yapınca kadınların fütursuzca çıkıp giderken kullandıkları cümlenin, özünde hep aynı olduğunu saptamış: ‘Sana olan duygularımdan emin değilim. Biraz yalnız kalmak istiyorum. Kendimi anlamalıyım. Sorun sen değilsin; benim.’ Peki konu gerçekten neyle ilgili? Sorun arzularda mı, isteklerde mi, güç dengesinde mi, davranışlarda mı, kişiliklerde mi, yoksa DNA’larda mı? Hmmm. Hepsine birden hayır. Sorun tamamen kadın ve erkek olmakla ilgili. Bu nedenle etrafta bu kadar çok beyaz atlı prensini arayan prenses dururken; giderek daha çok sayıda erkek ‘arkadaşlık önce gelir’ diyen kızlara ya da ‘ben ruh eşimi arıyorum’ diyen kadınlara toslamış oldukları için gözleri yaşlı geziyor. Belki de ‘hayır’ yanıtı, gerçekten vasat erkeklerin gerçek kaderidir.

David de Angelo’nun araştırmalarına göre kadın her ne kadar gerçek nedeni açık etmese de, bu davranışın altında yatan çok önemli bir tek sebep var. O da ‘çekicilik’

Durum o ki erkeğin kadının gözündeki çekiciliği herhangi bir nedenle hasar gördüğünde, kadın artık ikinci kez düşünmüyor bile. Araştırmalardan çıkan sonuca göre isterse dünyanın en hoş adamı olduğunu düşünsün, beraber olduğu kadının gözünde cazibesini yitiren erkek terk edilmeye mahkum. David de Angelo, ‘Giden kadın size bir şey söylemiyorsa, şöyle dediğini farzedebilirsiniz’ diyor: ‘Onu daha fazla yaralamak istemiyorum. En iyisi sessiz sedasız çekip gideyim. Böylesi daha kolay olacak.’

KADINLAR ÇİN BULMACASINA BENZER

Günümüzde pek çok erkek kadınların bir Çin bulmacasına benzediğinin farkında. Gerçi bunu eskiden de biliyorlardı; ancak kadınları anlamak şimdiye dek hiç bir kadar yaşamsal olmamıştı. David de Angelo kitabında diyor ki, ‘Bu konuda emin olabileceğiniz tek nokta var: Kadınlar pek çok konuda erkeklerden çok değişik fikirlere sahiptirler ve bu kadınların pek çok konuda erkeklerden çok değişik beklentileri bulunur. Bir bakın: Kadınlar moda dergileri satın alır, pembe dizi seyreder ve romantik aşk romanları okurlar. Erkekler ne yapar? Playboy satın alır, spor karşılaşmaları izler ve gazete okurlar. Burada en önemli sorun, kadınınızın satın aldığı, izlediği ve okuduğu romanlardaki erkeklere benzeyip benzemediğiniz.’ Eh, devir değişti. Artık kadınlar da gördüklerine sahip olmak istiyorlar. Peki bu duruma düşmüş erkekler ne yapmalı Bu konuda kimi akılcı, kimi de sadece ilginç öneriler var.

Ama temel olarak erkeğin ilk önce ilişkide yaşanan sorunun gerçekten de kendisiyle bir ilgisi olmadığını anlaması gerekiyor. Çünkü bu büyük çocuklar terk edildikleri zaman kadına yeteri kadar iyi davranmadıklarını, isteklerini karşılayamadıklarını ya da iyi bir sevgili olamadıklarını düşünüyorlar. Ünlü uzmanın erkeklere ikinci önerisi, ‘kuyruğu dik tutmaları.’ Yani gitmek isteyen kadına asla ‘Yeter ki sen kal. Ne istersen onu yapacağım’ dememeleri gerekiyor.

Bu yakarış, sadece kadının uzaklaşan topuk seslerinin duyulması sürecini hızlandırıyor. Çünkü dünya kurulduğundan beri daha güçlü nesiller için daha güçlü erkekleri tercih eden kadınlar, zayıf karakterli erkeklerden içgüdüsel olarak haz almıyorlar. Üçüncü öneri erkeğin hem kadının, hem de kendisinin gereksinimlerini ve beklentilerini gözden geçirmesi. Bunlar çakışmıyorsa, o ilişkiye başlamak zaten zaman kaybı. Burada akılcı davranmak erkeklere düşüyor; çünkü kadınlar genelde doğal güdüleriyle hareket ediyorlar. O an bir çekim hissediyor; sonra da rahatça vazgeçebiliyorlar. Burada unutulmaması gereken en önemli nokta, doğada da eş seçimini dişi olan yaptığı. Yani kadın istemiyorsa, zorlamanın anlamı yok. Erkeğin terkedilmemek için yapması gereken tek şey ise kafayı çalıştırmaktan geçiyor. David de Angelo: ‘Bir erkeğin başarısı beraber olduğu kadının psikolojisini ve kendisinin kadına dönük çekiciliğini çok iyi analiz etmekten geçer. Bunu başarabilirse sorun daha başlamadan çözülebilir. Kadınların güçten, paradan ve ünden hoşlandığı söylenir. Ama bunlara düşkünlük görüntüsü kadının o an etrafta sizden daha iyisi olmadığı için yaptığı bir rol olabilir. Dahası kadınlar zayıf ve kararsız erkeklerden hiç hoşlanmazlar. Eğer ilginin azaldığını farkederseniz önce siz onu terkedin. Böylece oturup ilişkinizin niye bu noktaya geldiğini birlikte gözden geçirme ve konuşma şansınız olabilir.’

Ancak bu çözümün de bir kötü yönü var: Her kadın bu blöfü yutmayabilir.

Klima Şişmanlatıyor !!!

Oldukça yüksek sıcaklıklarla boğuşuyoruz diğer senelere nazaran bu yaz.Küresel ısınma derken 40 dereceleri bazı yerlerde daha fazlasını dahi gördük diyebilirim.Bu olumsuzlukların da bazı sektörleri olumlu etkilediğini rahatlıkla söyleyebilirim.Örneğin klima satıcıları.Fiyatlar geçen senelere nazaran arttı.Birazdan yayınlayacağım yazı da klimanın kilo aldırabileceğinden bahsediyor serinlemek isterken bilmeden kilo alanlar için.

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim TDalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, klimaların yanlış kullanıldığında sinüzit, bronşit ve zatürre gibi hastalıklara neden olabildiğini bildirdi.

Yorulmaz, ABD’de yapılan araştırmalarla, klimaların vücudun kendi ısı dengesini kurmasını engelleyerek şişmanlığa yol açtığının belirlendiğini kaydetti. Yorulmaz, klimayı kullanırken dikkat etmek gerektiğini kaydederek şunları söyledi:

“Klimalar, ortamı belirli zaman aralıklarında soğutmak için kullanılmalıdır. Dışarıda sıcaklık 40 derece ise klima çalıştırılacak ortamda sıcaklığın aralıklarla 5′er derece düşürülmesinde fayda vardır. Vücut ani sıcak ve soğuk hava değişimlerine karşı kendini koruyamadığı için bu durum hastalanmayı kolaylaştırmaktadır.”

Bir anlık ya da bir gunlerin birikimi klimaları bilinçli kullanmadığımız taktirde oluşabilecek sorunları sayın yorulmaz da kısaca belirtmiş.Umarım bundan sonra daha dikkatli ve bilinçli hareket ederiz.

Bayanlar Neden Tek Elle Araba Süremez ?!

Hemen hemen her sabah olduğu gibi kahvaltı için çıktım dışarı-ekmek ve kahvaltıda olmazsa olmazım gazetelerimi almak için-.Çayımda oldumu yanımda deymeyin benim keyfime.Ön sayfadaki- malumunuz önümüz seçimler- o ona bunu demiş öteki ona bunu , o bilmemneyi kaldırıyor bir diğeri daha fazlasını vaat ediyor savsatası.

Orta sayfalardan birinde ilgimi çeken bir habere rastladım.Başlığın aynısını ben de yazımda kullandım,merak edip okudum.Bakalım sizler okuyunca neler düşüneceksiniz ve nasıl yorumlayacaksınız.

Kadın ve erkeklerin otomobil kullanma alışkanlıklarını inceleme gereği duymuş Londra Üniversitesi psikologları,erkeklerin arabayı kendilerinin bir parçası olarak gördüklerinden dolayı kendilerini rahat hissetiklerini ve arabayı tek elle kullanmakta herhangi bir sorun yaşamadıklarının sonucuna varırken,bayanların bütün dikkatini arabayı kontrol etmeye çalıştıklarından direksiyonu çift elle tutmalarına sebep oluyormuş.

Psikologların yaptığı araştırma ve sonuçları,ben onların yalancısıyım.Umarım bu yazıdan sonra bayanlar tarafından yadırganmam.( hoş ortada yadırgamayı gerektirecek birşey de yokken ortada ) ;)..,

12 Temmuz 2007 Perşembe

Beyin Kanaması

Üzerinde durulması ve birçoğumuz fikir sahibi olmasını düşündüğüm önemli konulardan biri Beyin Kanaması ( konu sağlık olunca hertürlü olayın önemli olması ve bilinçli hareket edilmesi gerekir ).Beyin kanamaları,beyni besleyen damarlardan bir veya bir kaçından dışarı kan sızması sonucu, kanla beslenen bölgenin çalışamaz duruma gelmesidir diye kısaca tanımlanabilir.

Herhangi bir düşme ya da darptan Beyin Kanamasının gerçekleşebileceği ve önemsenmediğinde de ölümle sonuçlanabileceği unutulmamalıdır.

Bir Nöroloji Uzmanı şöyle der:" Önemli olan Beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek, ki bu hiç de kolay değil.Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir:Beyin kanaması semptonlarını anlamak çok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyini çok ciddi zararlar görebilir.Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla, bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir.Kişinin gülümsemesini istemek (eğer yapamazsa = Felç demektir)Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek ("Bugün çok güzel bir gün") gibi.Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek.Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir.Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa - "lütfen" derhal acil Servise haber veriniz ve Doktora telefonda durumu izah ediniz".

Maalesef çoğu zaman şahit olmuşuzdur kaza yerindeki bilinçsiz müdahalelere ve bu müdahalelerle birlikte zor durumdaki insanların yakırışlarına.Konu sağlık, insan sağlığı, insan hayatı olunca bu konulara önem verelim, bilinçli hareket edelim.Bu konular mı ne? En basiti yukardaki yazıyı okuyan birçok kişinin hafızasında az çok bir bilgi kalıcaktır Beyin Kanamasıyla ilgili.Böyle üzücü bir olayla karşılaşıldığında en azından bilinçli hareket ederek bir insanın hayatta kalmasını sağlayacaktır yapacağı bilinçli müdahale ile.Son derece önemli olan bu konuları okumadan, okutturmadan, bilinçlenip bilinçlendirmeden geçmeyelim.Unutulmamalıdır ki yarın bizBeyin Kanamasıyla karşılaşabilir belkide Beyin Kanamasını geçiren biz veya bizim bir sevdiğimiz olabilir..,

10 Temmuz 2007 Salı

Çinliler ve 4N+1K

Tekstil, otomotiv, teknolojik cihaz, hediyelik eşya, ayakkabı, mobilya, oyuncak, elektrikli ev aletleri derken, Çinliler sonunda ne kadar yaşayacağımıza da el attılar:

Çinli doktor Maoshıng Nı, uzun ve sağlıklı yaşamanın sırlarını bir kitapta topladı. Kitaba geçmeden önce ülkemizde Çin işiyle ilgili hemen birkaç anekdot aktaralım. Çin’den gelip İstanbul’da çalışan 1000’e yakın Çinli var. Hal böyle olunca ucuz Çin malı satan Çinliler, ülkemizdeki pek çok işadamının kâbusu oluyor. Çinlilerin ülkemizdeki asıl patlamayı, olimpiyatların Çin’de gerçekleştirileceği 2008 yılında yapması tahmin ediliyor. Yani 2008’in Çin yılı olacağı şimdiden garanti gibi...

Bu ülke mallarının neden ucuz olduğu ve kalitesi tartışıladursun, biz size uzun yaşamanın sırlarını Çinli doktorun tavsiyeleri ile sunmak istiyoruz. Hangimiz uzun bir ömür sürmek istemeyiz ki? Üstelik ülkemizde insanlar kanser başta olmak üzere “çaresi yok” denilen pek çok hastalığın ilacını bulmak için akın akın Çin’e gidiyor, o ülkenin geleneksel tedavilerinden medet umuyor. Kitapta “100 Yıl Yaşamanın Sırları” beş ana başlık altında anlatılıyor: “Ne yersiniz?” adlı bölümde yiyecekler ve beslenme ile ilgili öneriler, “Nasıl iyileşirsiniz?”de şifalı otlar, ilaçlar ve iksirler, “Neredesiniz?” bölümünde çevre, ekoloji ve toplum, “Ne yapıyorsunuz?”da egzersiz, yaşam biçimi ve gençleştirme, “Kimsiniz?” başlığını taşıyan bölümde de katılım, ilişkiler, sevgi, evlilik ve inanç konuları ele alınıyor. Kitaptaki önerilerin hepsi mutlu ve uzun bir yaşam vaat ediyor.

Dr. Maosnıhg Nı der ki:

Az ye, çok yaşa: 100 yaşındaki yaklaşık yüz kişinin beslenmesini araştırdıktan sonra pek çoğunun gösterişten uzak bir yaşam sürdüğünü gördüm. Dünyanın dört bir yanında yaşayan bu asırlık çınarların pek çoğu “üç çeyrek” kuralını uyguluyorlardı. Yani karınlarının üçte biri doyduğu zaman yemeği bırakıyorlar.

Melekotu; Çinli kadınların uzun yaşam sırrı: Çin’de ve Asya’da binlerce yıldan beri kadınlar sağlıklarını melekotuna borçlular. Melekotu kadınların doğurganlığını artırıyor, kan hücreleri üretiyor, kemikleri güçlendiriyor, saç-cilt ve tırnak sağlığının korunması için kullanılıyor.

En yeşil çimen, en iyi olmayabilir: Uzun yaşamak istiyorsanız bahçenize kimyasal ilaç ve yapay gübre kullanmayın. Onun yerine organik gübre ya da ahır gübresi kullanın.

Yatak odanız, kozanızdır: Hayatımızın üçte biri uykuda geçtiği için evde en önemli yer yatak odası. İdeal yatak odası girişten ve sokaktan uzakta sessiz bir köşede olmalı. Sade döşenmeli, hafif aydınlatılmalı.

Manevi inanç, hastalığı yenebilir: İnanç, içimizdeki huzuru bulmamızı, olanı kabul etmemizi ve beklentilerimiz ile gerçek arasındaki farkı bir noktada uzlaştırmamızı sağlar. Manevi inançlarıyla ölümcül hastalıkları yenmiş kişileri gözlerimle gördüm.

Mutlu bir evlilik: Uzun süren mutlu bir evliliğin verdiği duygusal ve ruhsal erişim, sıkıntıları ve güçlükleri savuşturmaya yardım eder. Araştırma sırasında yüz yaş üstündeki bütün erkeklerin mutlu bir evliliği olduğunu gördüm.

Uzun bir hayat için ipuçları

* Gündüz kral gibi, gece yoksul gibi ye

* Hafta içi otobur, hafta sonu etobur

* Toksinlerden arınmak için bol sebze

* Yemeden önce yiyeceklerinize banyo yaptırın

* Kozmetik: Yapay güzelliğin ağır bedeli

* Sevgi dolu bir aile, uzun bir ömür

* Uzun yürüyüşler uzun yaşam

* Egzersiz zamanı: Her zaman

* Uzun bir ömür için, yakarış (dua)

* Güneş: Hem dost hem düşman

* İyi bir uyku, uzun bir ömür

* Erken teşhis, ömür uzatır

* Hiç açgözlü asırlık çınar yoktur

OKS' Deki İkinci Yüz

Ortaöğretim Kurumları Sınavı'nda (OKS) 27 bin 277 öğrencinin sıfır puan alması beraberinde tartışmaları ve tepkileri de getirdi.

Eğitim-Sen Genel Sekreteri Şimşek, OKS sonuçlarıyla ilgili yaptığı açıklamada, puanı hesaplanamayan öğrencileri başarısız kılan nedenlerin acil olarak açıklanmasını istedi. Şimşek, "OKS'ye giren 818 bin 359 adaydan 27 bin 277 adayın sınavı değerlendirilememiştir. Bakanlık önceki yıllarda sınav puanı hesaplanamayan öğrencileri 'sıfır puan alanlar' olarak değerlendirirken, bu yıl daha 'ince' bir tanımlama yaparak 'sınavları değerlendirilemedi" dedi. Şimşek, böylesi bir tanımlamanın kamuoyunun tepkisini engellemek için yapıldığını savundu.

Emirali Şimşek, OKS'de şampiyon olanlar kadar sınav puanı hesaplanamayan öğrencilerin ve bu öğrencileri başarısız kılan nedenlerin acil olarak açıklanmasını istedi. Şimşek, "Türkiye artık sadece sınav şampiyonlarını tartışmayı bırakmalı, her geçen gün 'sınav bağımlı' hale gelen çocuklarımızın durumunu, içten içe çürüyen eğitim sisteminin sorunlarını ve bu sorunlara nasıl çözüm bulunabileceğini tartışmaya açmalıdır" dedi.

BES: OKS SONUÇLARI FIRSAT EŞİTLİĞİ İLKESİNE AYKIRI

Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı ise yaptığı açıklamada, OKS'de "özel okulların yanında zengin semt okullarının başarılı" olduğunu belirterek, "OKS sonuçları Anayasa'daki eğitimde fırsat eşitliği ilkesiyle çelişmektedir. Sıfır çeken ilköğretim ve liselerin bulunması, az iş yapıp çok konuşan Milli Eğitim Bakanlığı'nın ayıbıdır" dedi.

Geçen yıl yapılan Ortaöğretim Kurumları Sınavı'nda ise 46 bin kişi sıfır çekmişti.

46 bin gibi büyük bir kitlenin sıfır ( 0 ) almasının yetkililere açısından nasıl bir durum oluşturacağı merak konusu benim açımdan.Aslında neden merak konusu olsun ki ; Bu gibi ( öss ) sınavlarda büyük çoğunluğun başarıya ve baraj denilen puan dilimine yoğunlaştığı düşünülürse ,merak sadece küçük bir kesimin üzüntüsünde saklı kalıyor maalesef.Peki bu 46 bin kişinin sıfır almasında kimlerin ne gibi bir borcu var gençlerimize karşı ?

ÖSS ve YDS Sınav Sonuçları

ÖSYM'den yapılan açıklamada, 17 Haziran 2007 tarihinde yapılan ÖSS ile 24 Haziran 2007 tarihinde yapılan YDS'nin değerlendirilmesi ve ortaöğretim kurumlarından alınan diploma notlarından adayların ortaöğretim başarı puanlarının (OBP) hesaplanması çalışmasının tamamlandığı bildirildi.

Açıklamada, sonuçların 12 Temmuz Perşembe günü saat 10.00'da ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan tarafından Yükseköğretim Kurulu (YÖK) toplantı salonunda basına açıklanacağı kaydedildi.

Adaylar sonuçları Perşembe günü saat 10.30'dan itibaren ÖSYM'nin http://oss.osym.gov.tr ve http://oss2007.osym.gov.tr internet adreslerinden öğrenebilecekler.

Açıklamada ayrıca, yapılan incelemeler sonucunda ÖSS Sosyal Bilimler-2 testinin kamuoyuna açıklanan kopyasındaki 26. Mantık sorusunun iptaline karar verildiği ve değerlendirmenin buna göre yapıldığı bildirildi.

9 Temmuz 2007 Pazartesi

Türk Olmak

Dünyanın, en tehlikeli eğlencesi Türk olmaktır. Burada hayatın bizzat
> kendisi bile hayata şaşar. Altmış milyonluk bir bungee -jumping’dir hayat.
> Bir beton zemine doğru milyonlarca insan süratle düşeriz. Tam çarpacağımız
> zaman, kim olduğunu kimsenin bilmediği bir güç, ucunda sallandığımız lastik
> halatı çekiverir ve biz yukarılara sıçrarız.
>
> Padişahımızın ırzına geçer, başbakanımızı asar, genelkurmay başkanımızı
> hapseder, gençlerimizi idam sehpalarına gönderir sonra da en güzel aşk
> şiirlerini yazarız.
>
> Hep aptallığımızdan yakınır sonra da dünyanın en akıllısı IMF’yi tam 17
> kere dolandırırız. Paralarını bize nasıl kaptırdıklarını anlamazlar bile…
> Aptallıktan sıkıldığımızda zekâmızla övünür ve bin senedir her yaz
> mevsiminde damlarda yatar ve oradan düşerek ölürüz. Yağmur yağdığında
> ülkenin en büyük kentinin işlek bir caddesinde boğulan yeryüzündeki tek
> insan Türk’tür. Yeryüzünde kendine kanat yapıp uçan ilk insan da Türk tür
> ama…
>
> Devleti kutsal ilan eder sonra da devleti soyarız. “Köylü efendimizdir”
> der köylüleri döveriz.
>
> (…)
>
> Yabancılardan sürekli kuşkulanıp ne kadar yabancı örgüt varsa hepsine
> girmeye çalışanlar Türklerdir. Girmeye çalıştıkları örgütlerin kurallarının
> aslında Türkiye’yi bölmek için hazırlandığına da sadece Türkler inanır.
> Yıllarca, Avrupa Birliği’ne girmemizi sağlayacak yasalardan hiçbirini
> çıkartamayıp, bir gecede başkalarının 10 yılda geçirebileceğinden daha fazla
> yasa geçiririz.
>
> Ömründe hiç trapez yapmamış yetmiş milyon insanın trapez yapmasıdır
> hayat burada.
>
> Bütün dünya, şaşkınlıkla bakarak düşmemizi beklerken biz düşmeyiz.
>
> Biz Türk’üz.
>
> Ya oynar ya ağlarız.
>
> Dünyanın en tehlikeli eğlencesidir Türk olmak.
>
> Ve biz korkuyla eğleniriz…”
>
> Ahmet Altan


Evet Sevgili Ahmet Altan ' ın anlatımıyla Türk olmak.Görülüp dile getirilmekte sıkıntılar yaşanabileceğini düşünenlerin dili olmuş korkusuzca ( hoş korkuyu gerektirecek bir kokuşmuşlukta yok ortada )..,

Erkekler MELEK' TİR..,

Erkekler Melektir :

> Bir gün ormancının biri dalları nehrin
> üzerine sarkan ağacın dallarını keserken
> baltasını suya düşürür. "Aman tanrım"
> diye bağırdığında bir peri belirir ve
> "Ne diye bağırıyorsun?" der. Ormancı
> baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını
> sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı
> olduğunu söyler. Peri suya dalar ve
> elinde bir altın balta ile tekrar belirir.
> "Baltan bu muydu?" diye sorar.
> Ormancı "hayır" diye cevaplar. Peri suya
> tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir
> balta ile tekrar belirir ve yine sorar.
> "Baltan bu muydu?". Ormancı yine
> hayır"
> diye cevaplar. Peri suya tekrar dalar ve
> bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar
> belirir ve yine sorar. "Baltan bu muydu ?"
> Ormancı "evet" der. Ormancının dürüstlüğü
> perinin çok hoşuna gider ve baltaların
> üçünü
> de kendisine verir. Ormancı mutlu bir şekilde
> evine döner. Bir zaman sonra ormancı
> eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı
> suya düşer. Ormancı "Aman tanrım" diye bağırır.
> Peri yine belirir ve sorar: "Ne diye bağırıyorsun ?
> "Ormancı "karım suya düştü" der.
> Peri suya dalar ve Jennifer Lopez ile birlikte
> geri döner. "Senin karın bu mu?" diye sorar.
> Ormancı "evet" der. Peri
> sinirlenmiştir, "Yalan
> söylüyorsun, gerçek bu değil" der. Ormancı "özür
> dilerim peri, ortada bir yanlış anlaşılma söz
> konusu. Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim
> bu sefer Catherine Zeta -Jones ile geri dönecektin,
> ona da hayır deseydim karımla dönecek ve her
> üçünü de bana verecektin. Ben fakir bir adamım ve
> üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek durumda
> değilim. Jennifer Lopez'e evet dememin sebebi budur...
>
> Bu hikayeden alınacak ders :
>
> Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi
> ve saygın bir nedeni vardır ve bu başkalarının
> yararı içindir.
>
> Kendileri için birşey
> istiyorlarsa ekmek
> çarp-sın-dır!!!! ;) :) :);)

8 Temmuz 2007 Pazar

Ertex OTO

Ertex Oto Dekorasyon Genel Müdürü Ercan Malkoç, işi gereği sık sık yurt dışındaki otomobil fuarlarına katıldığını, buralarda her isteyenin rahatlıkla lüks spor otomobilleri inceleyebildiğini anlattı. Türkiye'de düzenlenen otomobil fuarlarında ise bu otomobillerin çevresine bant çekildiğini, ünlü ve zenginlerin dışında kimsenin otomobilleri incelemesine izin verilmediğini belirten Malkoç, ''bu duruma çok içerlediğini ve bunun üzerine yerli bir spor otomobil geliştirmeye karar verdiğini'' söyledi.

Malkoç, ilk otomobilin icadının üzerinden yaklaşık 100 yıl, ilk Türk otomobili olan Devrim'in yapılmasının üzerinden de 46 yıl geçtiğini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Ülkemizde 1966 yılından bu yana otomobil üretimi yapılmaktadır. Çağımızın ve özellikle de otomobil sektörünün gelişimi göz önüne alındığında, dünya otomotiv sektörüne bir marka kazandırmamış olmamız bizleri çok üzüyordu. Oysa daha 1938 yılında Türkiye, 140 tane avcı bombardıman uçağı üreterek şu an teknolojilerine imrendiğimiz AB ülkelerine satmıştır. 2007 yılındayız ve uçak yapan bir milletin torunları olarak bir otomobil yapamıyoruz. Cesaretimizin temelinde bu çok önemli bir etken oldu. Artık bu konuda bir şeyler yapmamız gerektiğini düşündük ve Etox'u geliştirdik.''

NEDEN SPOR OTOMOBİL?

Spor modellerin firmaların vitrinini oluşturduğunu ve her otomobil tutkunlarının spor modellerin sahibi olmayı hayal ettiğini dile getiren Malkoç, bu nedenle spor otomobil geliştirmeyi tercih ettiklerini kaydetti.

İnsanların spor otomobillerin her ayrıntısındaki beklentilerinin çok yüksek olduğunu anlatan Malkoç, bu otomobillerin hızlı gitmesinin, aynı zamanda en kısa mesafede durmasının istendiğini dile getirdi. Tasarımdaki beklentilerin de bu yönde olduğunu belirten Malkoç, ''Motordaki performansın dış çizgilere yansıması istenir. Bu beklentileri çoğaltmak mümkün. Bu nedenle spor otomobil üretmek zor bir iştir. Projeye başlamadan önce insanlar bize 'bunu yapamazsınız' diye güldüler. Fakat dünyada zoru başaran Porche, Ferrari, Lamborghini gibi firmalar var. Bizde iddialı başlamak istedik. Belki başlangıçta yıldızları hedef seçtik ama sonunda başarılı bir prototip geliştirdiğimize inanıyoruz. Bu araba çok konuşulacak.'' diye konuştu.

Projeye başlarken öncelikle tasarım ekibini oluşturduklarını belirten Malkoç, tasarımın geliştirilmesinin 6 ay sürdüğünü anlattı. Bu aşamada oldukça zorlandıklarını ifade eden Malkoç, şunları kaydetti: ''Çünkü kendi insanımızın beklentileri doğrultusunda bir tasarım hazırlamamız gerekiyordu. Buradaki beklentiler oldukça yüksektir. Hayallerde hep Ferrari ve Porche gibi otomobiller vardır. Biz onlara benzetmek için yola çıkmadık. Deyim yerinde ise spor otomobilde bir sınıf yaratmak için yola çıktık. Tasarım felsefemizin temelinde 4 kişilik günlük hayatta kullanılabilecek bir otomobil üretmek vardı. Hedeflerimizi bu yönde şekillendirdik. Aynı zamanda da tasarımımız performans isteyen kullanıcılara da hitap edecek görsellikte olmalıydı.

Kişiye göre aile otomobili, kişiye göre günlük hayatta kullanılabilecek spor otomobil, kişiye göre tam bir performans otomobili. Kısacası Etox'a baktığınız açılardan bu özelliklerin tamamını görebilirsiniz. Yüze yakın tasarım eskizimiz arasında şu an prototip üretimini yaptığımız modeli
seçtik.''

SERİ ÜRETİM BELGESİ ALDILAR

Etox'un günümüz otomotiv firmalarının tüm tasarım ve prototip üretimlerini kapsayan süreçleri içinde barındıran iki yıllık çalışmanın sonucunda geliştirildiğini ifade eden Malkoç, prototip hazırlama aşamasında tasarım ekibi de dahil 46 Türk personelin görev aldığını belirtti. Malkoç, aracın şasinin yurt dışındaki diğer özel üretilen emsallerindeki gibi örme şasi tekniğine dayanarak kendi mühendisleri tarafından projelendirildiğini kaydetti.

Malkoç, otomobilin bütün parçalarını kendilerinin ürettiğini, sadece motorunu Fransa'daki bir firmadan aldıklarını ifade ederek, ''Bir süre sonra kendi motorumuzu kendimiz üretmeyi hedefliyoruz. Henüz ilk aşamadayız. Gelişime açık bir proje bu'' dedi. Etox'un günümüz koşullarını sağlayabilecek bir donanıma sahip olması nedeniyle fren testlerinde uluslararası geçerliliği olan R 13H testine tabi tutulduğunu belirten Malkoç, test sonucu bu kapsamdaki gereken tüm kriterlere uygunluğunun tespit edildiğini ifade etti. Malkoç fren sisteminin aynı zamanda ABS'yi de kapsadığını dile getirdi. Etox'un, ayrıca İstanbul Teknik Üniversitesi Otomobil Teknolojileri Araştırma Merkezi'nce (OTAM) Sanayi Bakanlığının 2001/16/AT M1 sınıfındaki motorlu araçlar tip onay yönetmeliği kapsamında yapılan tüm testlerden de başarıyla geçtiğini söyleyen Malkoç, Türkiye'de seri üretim (Tip Onay) belgesini aldıklarını kaydetti. Daha önce üretilen yerli otomobiller ''Devrim'' ile ''İmza''nın ''Tip onay belgesi bulunmadığını'' ifade eden Malkoç, Etox'un künyesinde ''Made in Turkey'' yazan ''ilk otomobil olacağını'' söyledi.

Malkoç, şu an da firmanın kendi testi olan 100 bin kilometrelik yol testine başladıklarını ifade etti. Dörtte biri sorunsuz tamamlanan test sırasında gidilen şehirlerde vatandaşların araca büyük ilgi gösterdiğini anlatan Malkoç, henüz tanıtımını gerçekleştirmemiş olmalarına rağmen şimdiden 3 ön sipariş talebi olduğunu belirtti. Malkoç, Etox için gelen sipariş taleplerini yol testi tamamlandıktan sonra alacaklarını kaydetti.

''İLGİ BİZİ SEVİNDİRİYOR''

Dünya otomotiv sektörü için olmasa bile Türkiye için bir marka yaratmanın zamanının çoktan geldiğine inandıklarını ifade eden Malkoç, ''Markayı firmalar yaratmaz, o markayı kullanan insanlar yaratır ve sahiplenir. Etox'a sokakta ve internet ortamında vatandaşlarımızın gösterdiği büyük ilgi bu konuda bizi oldukça sevindirdi'' dedi. Etox'un, piyasadaki spor otomobiller arasında ''en düşük yakıt tüketimine sahip araç olacağını'' saivunan Malkoç, standart modelin şehir içinde 5.7, şehirler arasında ise 4.1 litre yakıt tüketimine sahip olduğunu söyledi.

Malkoç, en düşük Ferrari modelinin fiyatı 400 bin avrodan başlarken, Etox'un bunun 5'te biri oranında 100-150 bin YTL fiyat aralığında satışa sunulacağını kaydetti.

''TANITIMI ZAFER BAYRAMI'NDA YAPILACAK''

Etox'un geliştirilmesini ''Türk otomotiv sanayinin bir zaferi'' olarak gördüklerini anlatan Malkoç, bu nedenle aracın tanıtımını da 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yapacaklarını söyledi. Yol testlerinin tamamlanmasının ardından hemen seri üretime geçmek istediklerini bildiren Malkoç, Etox'un üç ayrı motor seçeneği ile satışa sunulacağını dile getirdi.

İlk etapta yılda 20 araç yapmayı hedeflediklerini, ilerleyen yıllarda de bu rakamı 500'e kadar çıkarmak istediklerini ifade eden Malkoç, araçlarının her birinin kişinin istediği üzere ayrı ayrı özelliklere sahip olacağını kaydetti.

Malkoç, daha şimdiden Güney Kore'den bir firmanın projeye ortak olmak istediğini belirterek, ''Ancak yerli bir firmayla ortak olmayı tercih ederiz'' dedi. Gerek çizgileri, gerek kullanım özellikleri ve gerek motor çeşitliliğiyle anlatan Etox'un, 125 beygir (hp) gücünde 1500 cc hacminde dizel motor kullanılan standart modelinin yanı sıra 220 hp güç üretebilen 3000 cc dizel ve daha fazla performans isteyenler için de 272 hp güç üretebilen özel bir V6 benzinli motor seçenekleri bulunuyor.

LAMBORGHİNİ DE BÖYLE BAŞLAMIŞTI

Ünlü spor otomobil Lamborghini de benzer bir hikayeyle üretilmeye başlanmıştı. İkinci Dünya Savaşı'nın öncesi ve sonrasında önemli bir traktör üreticisi olan Ferruccio Lamborghini'nin bir Ferrari otomobili vardı.
Ferrari'nin debriyaj aksamının kendi traktörleriyle aynı olduğunu fark eden Lamborghini, Enzo Ferrari ile görüştü ve onu bu konuda eleştirdi. Fakat Enzo Ferrari Lamborghini'yi basit bir traktör üreticisi olarak görerek onu dinleme gereği duymadı. Bunun üzerine Lamborghini, Ferrari'ye rakip kendi spor arabalarını üreterek, Enzo Ferrari'den intikam almaya yemin etti. Daha sonra Ferrari'yi eleştirdiği her konuda Ferrari'den çok daha üstün olan Lamborghini 350 GT'yi yaptı.

Kendi sermayemizle bizden birinin türk otomobili üretmeye çalışması ve üretmesi heyecan verici.Yalnız Ferrari veya bir başka otomobil markasına rekabeten üretildiğinin ima edilmesini yanlış bulsam da çıkılan bu yolda kendilerine gösterdikleri çabalardan dolayı teşekkürlerimi sunarım.Umarım bir sonraki yazılarımda Etox markasının başarılarını da yazarım..,